Srebrenitsa Anneleri

11 Temmuz 1995 Sırbistan Ordusu Ratko Mladic komutusundaki Ordu, Birleşmiş Milletler, Hollanda Askerliği Birliğinin koruması altındaki Potoçari’ye girdi. BM askerlerini esir alarak bütün Srebrenitsa’yı ele geçirdi. Aynı Günün akşamında BM Potoçari kampındaki kadınlar ve küçük çocuklar otobüslere ve kamyonlara bindirilerek Srebrenitsa’dan sürüldüler. Sırp Askerleri, dünyanın gözü önünde Müslüman erkekleri esir edip 10 gün boyunca günde yaklaşık 1500-2000 müslüman erkeği genç-yaşlı-hasta demeden türlü, işkenceler, eziyetler ve tecavüzlerle katlettiler.

Yıllar sonra toplu mezarlar açıldıkça ve DNA analizleri sonuçları ortaya çıkınca nasıl bir soykırımın yapıldığı ve 3 nesilden aile fertlerinin planlı bir şekilde yok edildiği ortaya çıktı. BM askerleri kontrolünde ve demokrasi havarisi Avrupa ve Abd’nin bilgisine rağmen böyle bir soykırımın 21.yüzyılda olması akla sadece Hristiyan birliğinin Avrupa’da Müslüman bir
çoğunluk ve Aliya’nın söylemindeki Müslüman Bosna Devletini kabul etmek istemediklerinin işareti oldu.

2010 yılındaki ilk cenaze merasiminde 8372 müslüman erkeğin cesedi Potoçari kampı karşısındaki şehitliğe defnedildi. O tarihten sonra sürülen anneler ve kadınlar yavaş yavaş zorluklarla da olsa ailelerinin mezarlarına yakın olmak için Srebrenitsa’ya geri dönmeye başladılar. Bu belgesel Srebrenitsa Anneleri’nin yıllar sonraki bu geri dönüş sürecini, yakınlarını bulma gayretlerini ve toplamda Müslüman Srebrenitsa’nın yeniden inşası umudunu annelerini tecrübe ve acılarını görselleştirme çalışarak ele almaya çalışıyor.

Saliha Osmanovic – 1. Bölüm

Sırplar, ilk olarak 6 Mayıs 1992’de Sırbistan’nın Drina kıyılarından geçerek Dobrak ve Skelani’ye saldırırlar. Katliam, tecavüz ve soykırımın ilk başlandığı yer olan Dobrak’ta ilk şehitler verilir. Saliha Osmanovic’in 2 oğlu ve kocası bu ilk saldırılarda şehit olur. Saliha’nın kocası Ramo Osmanovic ile ilgili Sırpların çektiği videoda Ramo oğlu Nermin’i silah korkusuyla ormandan dışarı çıkmaya ikna etmeye çalışıyordu. Belli ki sonrasında baba oğul birlikte katledildiler.

Lahey mahkemesindeki şahitlerden biri olan Saliha Osmanovic korkusuz bir anne olup Sırpların tehditlerine rağmen Mladic’e dava açabilmiş bir kaç anneden biri. Bu bölümde Saliha Osmanovic’in sürgün hayatı, çocuklarının mezarını bulma hikayesi, Mladic’e açtığı dava ve hali hazırdaki yalnızlıkla geçen hayatı fazla ajitasyona kaçılmadan estetik bir dil ile anlatılmaya çalışılıyor.


Suhra Malic – 2. Bölüm

11 Temmuz 1992’de Sırp Askeri güçlerinin Hollanda birliği korumasındaki Birleşmiş Milletler Potoçari kampını kolaylıkla ele geçirmesinden sonra Srebrenitsa katliamı son yüz yılın en büyük soykırımı olarak tarihe geçti.

8372 çocuk ve yetişkin erkeğin bir hafta içinde katledildiği katliamda kadınlar ve yaşlılar kamyonlarla Tuzla’ya gönderilmişti. İşte çocuklarını kaybeden Şuhra Maliç göç edip de Srebrenitsa’ya tekrar dönen mültecilerin ilki. Şuhra tanık olduğu acıları ve unutulmaz vahşetin yaşayan tanığı olarak o günleri ve bugün hala bitmeyen Faşist Sırp hainliğinin ve kininin yansımalarını anlatıyor. Zorlukla katlandığı hayat mücadelesinde en büyük desteği yüreği acı dolu diğer Srebrenitsa Anneleri… Onlarla beraber oğullarının cenazelerini aramaya, mahkemelerde mücadele etmeye devam eden Şuhra Maliş’in anıları vasıtasıyla kayıp zamanlara doğru acı bir vicdan muhasebesine giriyoruz…


Hanifa – 3. Bölüm

Hanifa Teyze 1992’de başlayan savaş sürecinde hiç bir zaman evini terketmemiş hem Sırp komşularından hem de işgali gerçekleştiren Sırplardan büyük eziyet ve zulüm görmüş bir Srebrentisa Annesi. 1995’teki katliam daha başlamadan önce kendi evi ve çevredeki Boşnak evleri bombalanmış. Bu saldıralar sonucu kendisi ölümden zor kurtulmuş ancak en büyük kızı Suphiya’yı bombalamalar sonucu kafasız şekilde gömmek zorunda kalmış.

1995’e gelindiğinde ise o da Herkes gibi Holllandalı BM güçlerinin kontrolünde olan Potoçari kampına sığınmış. Herkes gibi onu da çocuklarından ve kocasından ayırıp kamyonlara bindirerek Tuzla’ya göndermişler. O da diğer anneler gibi ne kocasından ne de çocuklarından bir daha haber alamamış. Toplu mezarlarda yakınlarını arama sürecinde nihayet 2.000 yılında ailesinin kemiklerine kavuşan Hanifa Teyze şimdi fatiha okuyacak mezarlarının olmasından dolayı buruk da olsa bir huzura sahip.

Yaşadıklarının kimsenin başına gelmemesi için dua eden Hanifa çocuklarını dinlemeyip de zamanında Avrupa’ya göç etmediği için de sürekli pişmanlık duyuyor. Srebrenitsa Annelerinin gelecek yüzyıla barış ve umut adına ışık tutan hikayelerinin 3.bölümünde Hanifa’nın halihazırdaki zor şartlara katlanma ve yaşama mücadelesini TRT Belgesel Ekranlarına taşıyoruz.


Nura Teyze – 4. Bölüm

Nura Teyze, 1992’de başlayan savaşta evi şehir merkezinden 10 km uzaklıktaki Bayromovic köyünde olduğu için, evini terk etmek zorunda kalmadan 1995’e kadar bir şekilde ailesi ile birlikte yaşamını sürdürmeyi başarmıştır. 1995’te Srebrenitsa Sırplar tarafından tamamıyla ele geçirilince herkes gibi ailesi ile orman yolundan Tuzla’ya kadar yürümeyi denemiştir. Yolda kocası su almaya gider ve ondan bir daha haber alınamaz. Çocuklardan ikisi yaralanınca da fazla ilerleyemeden Sırp askerlerince yakalanıp Potaçari’deki ölüm kampına getirilirler. Nura Teyze çocukları ile BM kontrolündeki Potoçari’de kamyonlara bindirilir. Yolda başka bir grup Sırp askeri kamyondaki çocukları indirir. Nura Teyze onların hastaneye götürüleceğini sanır ama maalesef bir daha çocuklarından haber alamaz.

Savaştan 5 yıl sonra evine dönmeyi başaran Nura Teyze köyünü ve evini yakılmış bulur. Çocuklarının ve ailesinin hatıralarını diriltmek için evi tamir eder ve yaşama tutunur. 15 yıl sonra eşinin ve iki çocuğu Mirsad ve Fuad’ın cesetlerini toplu mezarlarda bulan Nura Teyze hala kayıp olan 3. çocuğu Aliya’nın izini sürmekte ve hatta onun bir yerlerde yaşadığına inanmaktadır. Evinden bir gün bile uzakta kalamayan Nura Teyze 20 yıl sonra bile her sabah Aliya’yı en son gördüğü yere bakmakta, zaman zaman da pencereden uzun bir süre Aliya’nın yolunu gözlemektedir.


Hatica Mehmedovic – 5. Bölüm

Srebrentisa anneleri derneği başkanı Hatica Mehmedovic, 1995 Temmuz’una kadar savaş sürecinde evinde çocukları ile yaşadı. 11 Temmuz günü Sırp kuvvetleri, BM kontrolündeki Potoçari kampını, güvenli bölge ilan edilmesine rağmen ele geçirdi. Hollanda birliği genarali ile anlaşan Mladiç herkesin Boşnak bölgeye transfer edileceğini söyledi. Ancak kadınları ve çocukları gönderdikten sonra 10-12 yaşın üzerindeki bütün erkekleri esir edip farklı yerlerde katledip toplu mezarlara gömdüler. Hatica Teyze de o gün adları Almir ve Azmir olan çocuklarından ve eşi Abdullah’tan ayrıldı. Bir daha da onlardan haber alamadı.

Savaş bittiğinde Srebrentisa’ya geri dönen Hatica Teyze öncelikle evinin kendisine ait olduğunu ispatlamak için mücadele verdi sonra da kayıplarını bulmak için anneleri de etrafına toplayarak bir dernek kurdu. 2007’de Azmir’in 2010’da Almir’in cesedine kavuştu. Azmir ve kocası Abdullah’ın cesedinden sadece bacak kemiklerine ulaşılabildi. Gönlü el vermese de öylece gömmek zorunda kaldı. Hatica Anne soykırımın dünyada bilinmesi ve bir daha gerçekleşmemesi için bütün Srebrenitsalı anneler adına büyük bir kavga ve mücadele vermekte. Onun en çok arzu ettiği şey; yeni neslin çocuklarının bilinçli ve güzel bir gelecekte Srebrenitsa’yı vatan bilip yaşamaları. Bu niyetle göç edenleri Srebrenitsa’ya geri çağırıyor. İş adamlarına ve politikacılara da bağış vermek yerine Srebrenitsa’nın hak ettiği ekonomik yatırımların yapılmasını öğütlüyor.

‘Allah beni yaratmadan önce bana ey Hatice sen dünyaya geleceksin, 2 güzel çocuğun olacak. Srebrentisa’da kocanla birlikte katledilecekler. Cesetlerini 15 yıl sonra ancak bulacaksın. Sonra da hayatımı özetleseydi muhtemelen dünyaya gelmek istemezdim. Ama şimdi bütün bunlara rağmen nasıl yaşıyorum ben de şaşırıyorum. İçimdeki acı o kadar büyük ki çıkarıp atabilsem bütün dünyanın acılarını yok eder. Allah bunu hiç bir anneye yaşatmasın. Hatta başımıza bunları getirenlerin annelerine dahi.’ Hatice Mehmedovic